Ada Martıları Masalı
Çok eski zamanlarda, uzak diyarlarda 4 tarafı denizle çevrili küçük bir ada varmış. Bu adada denizciler, martılar, kediler, köpekler yaşarmış. Adalı denizciler tuttukları balıkları limanlara götürür orada satarlarmış. Sonra da aynı yerden erzak alarak adaya gelir yaşarlarmış.
Bu küçük adanın asıl sahipleri ise martılarmış. Sabahtan akşama kadar gezen martılar adeta adanın bir simgesi olmuş. Arada bazı insanlar gelir martılar izler, onların sesleri ile dans edermiş. O kadar güzel sesleri varmış ki dinleyen bir daha dinlemek istermiş.
Bu ada aslında çok az insan tarafından bilinirmiş. Rivayet odur ya; Ada eski zamanlarda büyücüler tarafından büyülenmiş. Bu büyü nedeniyle de kimse adaya gelmek istemez olmuş. Sadece eskiden kalan yerliler varmış. Zaten her geçen sene nüfus da azalıyormuş.
Bu güzel adada martılar yemek yeme bulma konusunda hiç zorlanmazmış. Balık yemekten o kadar doymuşlar ki, bazen önlerine geleni bile yemez olmuşlar. Kısacası çok güzel, huzurlu bir hayat varmış bu adada. Herkes dans eder, herkes mutlu mesut yaşar gidermiş.
Günlerden bir gün kötü niyetli bir adam gelmiş bu adaya. Kimse tanımazmış bu adamı. Ama misafirperverlik varmış ada halkının adetlerinde. Bu nedenle adamı güzel güzel ağırlamışlar. Fakat adam hiç mutlu olmamış. Belli ki kötü bir niyeti varmış.
‘’ Efendiler, sağ olun beni yedirdiniz içirdiniz. Çok da iyi davrandınız. Ama ben sizlere dost olmaya gelmedim. Benim buradan alacaklarım var. Çook eski zamanlarda burada dedem yaşarmış. Dedem adanın asıl sahibi. Bu nedenle benim artık bu ada. Yani tapusu bana ait’’
Bunu duyan yerliler çok sinirlenmiş tabii. Aralarında konuşmaya başlamışlar nasıl olur bu diye. Adanın sahibi mi olurmuş hiç. Ada dediğin bir toprak parçası. İnsanlar da üzerinde yaşar. Hepsi de hemfikirmiş bu konuda. Ama adam inatçı çıkmış.
‘’Sizden en kısa zaman içinde burayı terk etmenizi istiyorum. Buraya çok güzel bir saray yapacağım. Muhteşem bir yer olacak. Zaten şu an görüntü çok kötü’’
Ada iyice sinirlenmiş tabii bu laflar üzerine. Aralarından yaşlı bir adam çıkmış ve şunları diyivermiş;
‘’Bana bak delikanlı. Bu adanın sahibi mahibi yok. Burada biz yaşarız ve martılar. Gel istersen sen de yaşa. Kimse buna bir şey demez! Ama ne demek adaden çıkın gidin buraya saray yapacağım. Burada sürüyle insan var. Onlar evsiz barksız mı kalsın. Olur mu hiç öyle şey!’’
İyice sinirlenmiş insanlar. Adam sonunda kalkmış yerinden. Yarın gelirim o zaman ben görürsünüz ada kimin! Demiş.
Ertesi gün olmuş, ada çok gergin. Zaman geçmek bilmiyor. Herkes adamın gelmesini bekliyor. Adam gelmiş adae yanında bir sürü üniformalı insan. Ada anlamış iş ciddi. Ne olacak ne bitecek derken birden binlerce martı belirmiş. Hepsi adamın üstüne doğru saldırmaya başlamış. Adam kaçmış, martılar kovalamış, adam kaçmış, martılar kovalamış…
Bir daha da gelmemiş adam adaya. Halk mutlu mesut yaşamaya devam etmiş. Bir daha anlamışlar, adanın asıl sahibi güzelim martılar. O kadar güzel uçuyorlarmış ki! Ada halkının da en iyi arkadaşlarıymış. O kadar kalabalık olmalarına rağmen hiç rahatsız etmezlermiş adalıları…
Demem odur ki, insanlar dünyanın sahibi sanıyor ya kendini, bu büyük bir yanılgı. Dünyanın sahibi aslında hayvanlar, bitkiler… Bizler sadece misafiriz. Gelip gideceğiz. Buna göre bunu bilerek yaşasak ne güzel olur ya… Hikayelerimizi okumaya devam etmek için diğer seçeneklere giriş yapabilirsiniz.
Siz değerli okurlarımızın yorumlarını bekliyoruz lütfen yorum yapmayı unutmayınız 🙂
Daha fazla masal okumak isterseniz Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.
güzel masal ve eyelenceli