Altın Bukle ve Üç Ayıcık Masalı
Geçmiş zamanların birinde bir orman kenarında yaşayan bir kız varmış. Kızın saçları o kadar güzelmiş ki sanki güneş gibi parlıyormuş.Bu kızın adı da Altın Bukle imiş. O kadar güzel sarı bukleleri varmış ki saçlarında, her bi kimse ona bayılıyormuş. Bu kadar güzel olmasına karşın bu kız bazen çok yaramaz olurmuş. Oyun oynamak için her gün dışarı çıkar ve annesi de onu hep uyarmak zorunda kalırmış. ‘’Benim güzeller güzeli kızım lütfen oyun oynarken arka bahçeden çıkma ve sakın ama sakın ormana girme.’’ Günlerden bir gün öğle vaktinden sonra, Altın Bukle evinin arka bahçesinde oyun oynamaktan sıkılmış. “Ormana girsem ne olur sanki”, diye düşünmüş.
Etrafına bakınmış acaba kimse varmı diye. Kimseciklerin olmadığına kannat getirince birden bire ormana doğru koşmaya başlamış.Yorulmuş ve durup çevreyi seyretmeye başlamış. ‘’Her taraf o kadar yemyeşil ki” demiş, “Buradaki çiçekler ve böğürtlenler çok ama çok güzel’’ diye düşünmüş kendi kendine. Ormanın derinliklerine doğru bir hayli yol kat etmiş. O kadar çok yürümüş ki en sonunda yolu kaybetmiş. Geriye dönmek istiyot ama yolu bulamıyormuş. Hem çok yorulmuş hem de karnı çok acıkmıştı. Yorgunluk ve açlıktan ağlayacak gibi olmuş. Biraz daha yürümüş. Gittikçe yol bitmiş. Birden ne görsün ağaçların arasında bir ayı ailesine ait ev görmüş. Bu ailen üç ayıdan oluşuyormuş. Büyük olan Baba Ayı, Orta olan Anne Ayı ve Küçük olan ise Yavru Ayıymış. Sessizce yaklaşmaya başlamış. Etrafından dolanıyormuş. Kimsenin olmadığını zannediyormuş. Yavaş bir şekilde kapıya vurmuş ama kimse ses vermemiş.
Pencereden içeriye bakmış. İçeride masanın üstünde üç kase görmüş. Acıktığı gelmiş aklına. Tekrar kapıya şiddetli bir şekilde vurdu. Kapı birden açılıverdi. “Demekki kapı kilitli değil aralıkmış” diye düşündü. İçeriye doğru bakındı ve seslendi. “Kimse var mı acaba?’’ diye. Ses yoktu yine. Masaya doğru ilerledi. Karnı çok acıktığı için en büyük kasedeki çorbayı içmek istedi. Ama içemedi çünki çok sıcaktıi. Yan kasedeki çorbanın tadına baktı: “Bu da çok soğuk” dedi. Üçüncü kaseye bakınca. “Hmm bu ne çok sıcak ne de çok soğuk” dedi ve çorbanın hepsini bitirdi. Çorbayı içtikten sonra şöminen yanında vardı. Yorgun olduğu için sandalyelerin birine oturmak istedi. Üç tadet sandalye vardı, büyük küçük ve orta boyda.Sandalyelerin birine oturdu ve tam ona göreydi. Ama o da ne! Oturur oturmaz kırmıştı sandalyeyi.Korktu ve hemen yandaki odaya kaçmıştı. Burada da üç yatak vardı büyük orta ve küçüktü bu yataklar. Küçük olan yatağa uzandı ve hemen uyuyuvermişti. Altın Bukle kimin evinde olduğunu bilmeden uyuya kalmıştı. Altın Bukle uyurken ev sahipleri geldi. Eve geldiklerinde çok aç oldukları için hepsi birden masanın etrafına toplandılar. Yavru ayıcık ağlamaya başladı. “Biri benim çorbamı içmiş” diye.Baba ayı söminenin yanındaki sandalyeyi fark etti ve Yavru ayıcık bu sefer hiç olmadığı gibi ağlamaya başladı. “Birisi benim sandalyemi kırmış”. Hepsi birden yatak odasından içeriye girdiler bu sefer.
Yavru ayıcık “Biri benim yatağıma uzanmış uyuyorr” dedi. Ayıcıklar yatakta güzel bir kız çocuğunun yattığını görünce. “Bizim evimizin içerisinde ne işi var bu kızın” diye söylenmeye başlamış baba ayı. Masum Altın Bukle ise tam da bu anda seslerden irkilerek uyanmış. Şaşkın bir şekilde ayılara bakıyormuş. Bunun bir rüya olduğunu zannediyormuş. Hemen yataktan fırlamış. O kadar çok korkmuşki hemen kaçmaya başlamış oradan. Bütün gücüyle koşmuş koşmuş koşmuş. Nefesi tükeniyor ama o ormandan çıkana kadar koşmaya devam etmiş. Eve gittinde annesi onu çok endişeli bir şekilde kapının önünde bekliyormuş ve hemen kızmaya başlamış annesi. Altın Buklebir şey konuşmadan odasına gitti. Yatağına uzanıp gördüklerini unutmaya çalıştı. Bir daha da asla annesinden izin almadan bir yere gitmedi.
ÇOK ÖĞRETİCİ BİR HİKAYE İDİ
karım çok beğendi hemen uyudu