Gönül Dağı Türküsünün Hikayesi
Gönül dağı, yıllarca anlamı yanlış anlaşılan Neşet Ertaş’ In hisli duygu dünyasını yine kendisinin açıklaması gereken o müthiş türkü. Türkü genellikle kendi söz ve bestelerinden oluşan seslendirmeler yapan Neşet Ertaş’ a aittir. Ve seslendirdiği günden bu yana değerini yitirmemiş artarak sürdürmüştür.
Neşet Ertaş sevginin sevmenin aşkın ve değer vermeni ne demek olduğunu kalbinin derininde en saf hali ile duyan en incelikli kelimeler ile süsleyerek sazının tellerine asan müthiş bir sanatçıdır. Sanatın sazla sözle değil hisle olduğunu çok kez ve tüm eserlerinde tek tek göstermiş kanıtlamıştır insanlara. Özellikle Gönül Dağı…
Gönül Dağı Türküsü
Herkes Neşet Ertaş in çok hisli bir aşık olduğunu bilir. Yine herkes Neşet Ertaş in Leyla sini da bilir. Babasının Leyla’ yı hor gören bir sözünün üstüne bugün kadına verilmesi gereken değeri anlatmak üzere her yerde gördüğünüz o sözü söylemiştir. Demiştir ki anneler, kadınlar insandır erkekler insanoğlu.
Kitlelerin halkların toplumların böyle bir insanı sevmemesi ne mümkün değil mi? Birçok türkü yapmıştır Neşet Ertaş ve hiç biri diğerinden daha az güzel değildir. Mesela bir Gönül Dağı türküsü vardır ki aşkın kanunlarını yazmıştır desek abartmış olmayız. Bu türküden bir aşk hikâyesinin nasıl süreceği duygular eskimeden nasıl devam edeceği ömürlük ilişkilerin aslında bu esaslara dayandığını kolaylıkla anlayabilirsiniz.
Gönül Dağı Türküsünün Hikâyesi
Yürek dağlandığında gözler, aşkın asaletine yakışır gizlilikte aşkın esrarlı güzelliğine yaraşır yaşlar döker gizli gizli. Sakin bir kuytuda kalp sevdasını bulunca, dile gelmez duygular taşar dil susar hâl konuşur gizli gizli. Kişi sanır ki kalpten taşan göğse sığmaz, kelimeler bu hissi anlatamaz.
Tanıdık bir yüz, sevilen bir seda ile çağırılmayınca kişi, yakınlar uzak olur. Gittiğin yerlerde gönlünü titreten biri yoksa her yol varılmaz aranan bulunmaz olur. Aradığını sen bulsan bile onun aradığı sen değilsen kapısı vurulmaz, çalınmaz içeri buyur edilmeden girilmez.
Herkesi birbirine yakın kılan yaratandan hediye bir sevgi damarı var. Cananın canda hissettiği, gördüğünde attığı, sevdiğinde bildiği işte o görülmez aynı Gönül inceliğine sahip olanlarda karşılıklı hissedilir.
Gönül cananını bulursa o damar bağlama teline dönüşür Neşet Ertaş’ ta. Ve seslenir Leylasına. Gönülden gönüle giden yolda bulduğu O dur. O gizli bir yoldur oradan gel sevgiden gel, o hisle gel. Bu yolu bilen pek yok his gizli, yol gizli. Sabahın en güzel saatinde kuşlar yeni ötüşürken, gözlerini ovuştururken, kirpiklerin dağınıkken gel diyor Neşet Ertaş.
Tüm dünya uyurken, sevdanın sesini duyanlar dışında her şey tüm evren uyurken gel. Bu yol gizli bu kalpten kalbe hissedilen yol, bileni yok göreni yok yine de duymayan yürekler görmeden gel. Sevdanın özünü gör gel Yaratana seni bağlayan aşk, bunu bil gel diyor. Bu yolu Rabbinin gönlüne açtığını yalnız onun kalbine sızdırdığı saf sevgiyi hissedenler bilir, bil de gel diyor Neşet Ertaş. Gönül Dağı kor olmadan gel.
Siz değerli okurlarımızın yorumlarını bekliyoruz lütfen yorum yapmayı unutmayınız 🙂
Daha fazla hikaye okumak isterseniz Türküler ve Hikayeleri kategorimizi inceleyebilirsiniz.
çok güzel olmuş ?