İki Gencin Hikâyesi
Ali henüz okula yeni başlamıştı. Son derece muhafazakâr bir ailenin çocuğuydu. Ailesi ona daha çok küçük yaşlardan itibaren dini eğitimlerini vermeye başlamıştı. 2 yaşında duaları öğrenmeye başlayan Ali henüz dört yaşında iken Kur’an-ı Kerim okumaya başlamıştı.
Evin göz bebeği olan bu ufak çocuk okula başladığı sıralarda arkadaşlarına da evdeki öğrenmiş olduğu dini bilgileri aktarıyor ve onların da bu durumdan yararlanmasını istiyordu. Henüz çok küçük yaşta olmasına rağmen kalbi Allah aşkı ile adeta yanıp tutuşuyordu.
Zamanla büyüyen Ali bilimin din açısından önemli oluşunun son derece farkındaydı. Bu sebeple ise gerek dini görevleri yerine getiriyor gerekse derslerine çalışarak çok iyi yerlere gelmeyi hayal ediyordu. Onun en büyük hayali ise mimar olmaktı.
Mimar Sinan’ı örnek alan Ali aynı onun gibi camiiler yapmak istiyordu. Bunun için ise çok çalışması gerektiğini biliyor derslerini bir an bile olsun ihmal etmiyordu.
Ali Üniversite sınavına hazırlanırken oldukça heyecanlıydı. Fakat emeğinin karşılığını alacağını biliyor ve Allah’a karşı sonsuz güven duyuyordu. Sınav günü geldiğinde ise öncelikle hazırlanmış olduğu dersleri düşündü ve daha sonra ise dualarını okuyarak sınava girdi.
Fakat Ali sınava girmeden önce yetim bir genç ile karşılaştı. Ali’nin karşılaştığı bu genç babası vefat ettiği için bir yandan ailesine ekmek parası götürmek için peçete ve su satıyor bir yandan ise o da aynı Ali gibi üniversite sınavlarına hazırlanıyordu.
Tam sınava giderken karşılaştığı bu kişi Ali’yi çok derinden etkilemişti. Fakat üzerinde fazla parası olmadığı için bir peçete almakla yetinmişti. Genç bunun üzerine Ali’ye;
“Teşekkür ederim. Bu benim için o kadar önemli ki ailemi geçindirmem gerekiyor. İnşallah sınavında başarılı olursun.” diye dua etti.
Ali bu duanın üzerine sınava girdi ve besmele çekerek sınav sorularını çözmeye başladı. Zaten sınava çok çalışarak giren Ali soruları rahatlıkla çözdü. Üstelik karşılaştığı gencin duası ise onun gönlüne adeta su serpmişti. Sınav çıkışında ise Ali’nin aklına bir fikir geldi.
Hızlı bir şekilde eve giden Ali biriktirmiş olduğu bir miktar parası ve üzerinde işaretleme yapmamış olduğu kaynak kitaplarını toplayarak karşılaştığı genci aramaya koyuldu. Sınava girdiği alandan çok uzaklaşmış olamazdı.
Sonunda genci bularak biriktirdiği parayı ve kitapları gence takdim etti. Gencin gözünden mutluluğu okunabiliyordu.
“Sana söz veriyorum ağabey. Bende derslerime çok çalışacağım ve başarılı olacağım. Benden bir isteğin varsa hemen söyle yerine getireyim.” dedi.
Bunun üzerine ise Ali;
“Attığın her adımda Allah’ı hatırla ve onun daima yanında olduğunu bil. O istedikten sonra her şey olur.” diyerek oradan uzaklaştı.
Ali istediği bölümden mezun oldu ve işe başladı. Çalışırken ise yanına bir kişi yanaştı. Ali onu hatırlayacak gibi oluyor fakat bir türlü çıkaramıyordu. Yanına gelen kişi bir mimardı.
Aslında o kişi Ali’nin üniversite sınavı zamanında yardım etmiş olduğu kişiydi. O da aynı şekilde okumuş ve mimar olmuştu.
Ufak bir yardım ile başlayan hikâye birlik içinde güzel camilerin mimarisine imza atarak sonuçlanmıştı. Ali ve karşılaştığı bu genç birçok kişinin namaz kılmasına vesile olacak ortamları tasarlamanın vermiş olduğu mutluluk ve hazzı ömürlerinin sonuna kadar yaşayacaklarının farkındalardı.