İlim Öğrenmek İsteyen Gencin Hikâyesi

Eski dönemlerde yaşayan ve ilim öğrenme aşkıyla yanıp tutuşan bir genç vardı. Bu genç uzak bir köyde yaşadığından dolayı ilim öğrenebilmesi biraz zormuş ve bu durum genci çok üzüyormuş. Küçük yaşlardan itibaren yetim kalan ve yetim olarak büyüyen bu genç delikanlı sadece annesiyle birlikte yaşardı.

Annesini bırakıp gitmek içine elvermese de ilim öğrenmenin faziletini bildiğinden dolayı da bu sevdadan vazgeçmeye de niyeti yoktu.

Günlerden bir gün bu arzusunu paylaştığı bir arkadaşıyla oturup dertleşirken arkadaşı dedi ki “eğer istersen ben de seninle gelirim. Birlikte ilim tahsis etmek için gitmeye ne dersin “dedi. Genç bunu duyunca çok duygulandı.

Gözyaşlarını silerek başını salladı. Bu kararını annesiyle paylaştılar. Annesi her ne kadar canı sıkılıp üzülse de oğluna belli etmedi. Çünkü nihayetinde ilim sahibi bir insan olacaktı ve buna mâni olmak istemiyordu.

Yüreğine taş basarak oğluna yolculuk için azık hazırladı ve bohçasını oğluna vererek onu Allah’a emanet etti ve gözyaşları içinde uğurladı.

Arkadaşı ile bilmedikleri dağları yolları aşarak uzun bir yolculuk eden delikanlı sonunda şehre vardı. Burada bir tekkeye vardılar ve durumlarını anlattılar. Orada bulunan dervişlerden birisi delikanlıyla arkadaşını şeyhin huzuruna götürdüler.

Şeyh iki genci de dinleyip anladıktan sonra delikanlıya çıkmasını söyledi. Arkadaşı içerde kalan delikanlıya odasını gösterdiler fakat gözüne uyku girmiyordu. Acaba şeyh onu neden istememişti? Bu şekilde yatağında döne döne sabahı zor etti.

Sabah erkenden delikanlıyı uyandırıp birtakım görevler verdiler ve bu günlerce böyle sürdü. Arkadaşı ise şeyhin hususi işlerine bakıyordu. Delikanlı bozulsa da vardır bir hikmeti deyip geçiyordu. İlim öğreneceği günü sabırsızlıkla bekliyordu.

Gel zaman git zaman delikanlı iyice olgunlaşıp artık ilim konusunda da bir hayli ilerlemişti. Etrafta, sadece dergâhta ve tekkede değil çarşı pazarda bile bu delikanlının kerametleri konuşuluyordu.  Ama genç daha kendi kerametlerinin bile farkında değildi.

Gönlünde yanan Allah aşkı ve ilim sevdası onun gönlünde öylesine kor gibi yanıyordu yükselen bu rütbesinin farkında bile değildi.

Kendine verilen hiçbir işi geri çevirmemiş, tüm dergâhın işini omzuna yüklenmiş o da yetmezmiş gibi geceleri ilim öğrenmek için kitaplar okuyormuş. Şeyhi onu çok seviyordu ama bunu açıktan kendisine belli etmiyordu.

Ama artık bunu bilmesinin zamanı geldiğini düşünerek delikanlıyı yanına çağırdı. Ona ne kadar çok ilerlediğini ve artık kendisini bile geçtiğini söyleyerek “seni uzak diyarlara Allah’ı ve O’nun ilmini öğretmen için gönderiyorum” dedi. Çok fazla heyecanlanmıştı genç.

Yollara düştü yepyeni diyarlara gitmek üzere. Kuş uçmaz kervan geçmez memleketlere giderek onlara ilim öğretmek için uğraştı. Kitaplar yazdı herkesin okuyup öğrenmesi için.

Sonunda arzuladığı işi yapıyordu. Allah’a binlerce şükretti. Halk her gittiği yerde Onu çok sevdi ve vefatından sonra da pek çok kişi onun kabrini ziyaret edip ona dualar etti. Allah tüm gençlere bu delikanlı gibi Allah aşkı ve ilim sevdası nasip etsin inşallah. 

Masalcı Baba

Çocukların hayatını daha eğlenceli bir hale getirmek ve gelişimlerine katkıda bulunmak için size masal sitemizi açtık keyifli okumalar :)

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu