Mekke ve Medine Sokaklarında Bir Çocuk
Bir varmış bir yokmuş. Geçmiş zamanın birinde, bir kasabada yaşayan Hamza isminde bir çocuk varmış. Hamza bir gün babasıyla camiye gitmiş. Camide babasıyla birlikte namaz kılacaklarmış. Hamza’nın içinde adeta kelebekler uçuşuyormuş. Hamza, camiye girdiğinde büyülenmiş gözlerle camiyi incelemeye başlamış. Cami o kadar büyükmüş ki caminin içerisinde adeta kaybolmuş.
Caminin hocası Mekke ve Medine sokaklarından bahsediyormuş. Anlatılanlar Hamza’nın ilgisini çekmiş. Dikkatli bir şekilde dinlemeye koyulmuş. Hocanın anlattığı her kelime, zihninde bir görselin oluşmasını sağlıyormuş. Bu durum ise Hamza’da büyük bir merakın ortaya çıkmasını sağlıyormuş. Hamza, camide babasıyla namaz kıldıktan sonra birlikte eve doğru yola çıkmışlar.
Hamza, babasıyla birlikte yolda yürürken Mekke ve Medine ile ilgili sorular sorup durmuştu babasına. Babası, kendisine yöneltilen sorulara cevaplar verip Mekke ve Medine’yi en ince ayrıntısına kadar anlatmıştı oğluna. Hamza almış olduğu cevaplar karşısında oldukça memnun olmuştu. Artık onun hayalini süsleyen iki büyük şehir konumundaydı Mekke ve Medine.
Hamza ve babası eve varmışlardı. İçlerinde büyük bir huzur belirmişti. İçlerinde yaşadıkları huzur, gözlerine yansımıştı adeta. Yüzlerinde büyük bir tebessüm vardı. Hamza ailesiyle bir müddet hoşça vakit geçirmişti. Belli bir süre sonra ise ailesinden izin isteyerek kendi odasına çekilmişti.
Odasına geçen Hamza, yatağına uzanıp gözlerini kapatmıştı. Bu vaziyette derin düşüncelere dalıp gitmişti. Düşlerini olduğu gibi düşüncelerini de Mekke ve Medine şehirleri kuşatmıştı. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ayak bastığı iki kutsal şehir.
“Şimdi bu şehirlerde olmak vardı.” düşüncesiyle derin bir uykuya dalmıştı Hamza.
Şimdi Mekke ve Medine sokaklarını arşınlayan bir çocuk olmuştu Hamza. Alabildiğince gezinmiş ve Mekke sokaklarında Kabe’nin etrafına çokça vakit geçirmişti. Hira mağarasına da uğramış ve buradaki manevi atmosferi solumaya başlamıştı. Sonrasında ise kendini Medine sokaklarında gezerken bulmuştu. Medine-i Münevvere’de İslam Devleti’nin kurulduğu o ilk günlere gitmiş gibiydi. Uhud Dağı’nın hüznünde boğulur gibi olmuştu ve birden gözlerini açmıştı. Gördüklerine inanamamıştı. Bir düş, ancak bu kadar gerçekçi olabilirdi. Hamza, Mekke ve Medine sokaklarında bir çocuk olarak olabildiğince gezinmişti.
İlgili Kategorilerimiz Mutlaka İnceleyin: